5 Ağustos 2011 Cuma

"Yobaz" / Mert Kobaş

  Evet herkes bir şeyler söylüyor, bir şeyler karalıyor, bir şeyler çalıyor. Ama hiç kimse bir şey yapmıyor. Hiç kimse kapısının kilitlerini açmak istemiyor. Sorun bedenler değil, onlar sadece sana aşılanan güzellik zırvaları. Sorun meta da değil, para sadece bir bok çukuru.

"Göz Kırp ve Öl" / Arif Kadir Güler

        Düşünmek insana dik durmasını sağlayan ikinci bir iskelet hediye eden ve yine her düşündüğünde düşünenin ilk iskeletine hasar veren mucizevi bir lanetti. İnsan, düşündükçe büyürdü ve büyüdükçe daha farklı düşünebileceğini de öğrenirdi.Büyüdüğünde kırık bir kolla kalkmazdı düştüğü yerden çocukluğunda olduğu gibi. Başını önüne eğmiş haysiyetinin iki omzundan sıkıca tutar kimsenin  duyamayacağı teselliler yollardı onun hassas kulaklarına. Pişmanlık iki büklüm ederdi insanı tıpkı bir karın ağrısı gibi. Ağza alınmayacak sözler yankılanırdı içinde mühürlü dilinin söyleyemediği. İnsanlığın çoktan unuttuğu pişmanlık denen duyguyu hatırlamanın kısa mutluluğunu yaşadıktan sonra beklemeye devam ederdi yüzyıllardır değişmeyen bir abide gibi olan önyargılarının başında. Büyüdükten sonra edindiği, kimseye devredemediği  miras buydu işte.

"Beyaz Şarap ve Kırmızı Şarap Arasındaki Yedi Fark" / Gezginci Erdem

1

Beyaz nehirler kadar masum duruyor kadehte
Beti benzi atmış korkudan
Kırmızıysa şeytan gibi
Dibinden fışkırıyor anlam,
Lavların arasından

2

Gerçeğe teğet geçiyor yudumlarım
Olsa da olur olmasa da
Kırmızıdayım…

Berrak aydınlığa doğuyor düşüncelerim
Olmazsa olmaz sorular
Çoktan mevta olmuş
Beyaza sarılı cevaplar…

3 Temmuz 2011 Pazar

"Kozada Çocukluk"/ Arif Kadir Güler

 Sırtımı dönmüşken sana, senin de bana sırtını dönmüş olduğunu nasıl da görür gibi biliyorum. Biliyorum ki dizlerini çenene kadar çekmişsindir; karşıya bakıyorsundur bir şeyler bekler gibi. Ya da gönüllü oturmuşsundur minyatür sehpanda başını kaldırmadan, tüm uslu çocuklar gibi dersini çalışıyorsundur. Bir de her gün koltuğunda otururken yaralarına tütün basan babanın sigara içişini izliyorsundur. Çünkü baban için sigara içmek bir tedavi biçimidir aynı zamanda.

"Saman Kağıdı Anılarımdan: 'Ütü' Kelimesi" / Gezginci Erdem

    Resimlerim herkesin dikkatini çekiyordu. Ana okulları arası resim yarışmasına hazırlanıyordum. Öğretmenlerim başımda, benim elimde fırça, sadece çiziyordum. Dağlar, evler, arabalar, insanlar, inşaatlar, yollar, ormanlar, şehirler, gemiler, denizler, okullar... Her gördüğümü çizmek istiyordum. Babam, okulun kapısına her bıraktığında ağlıyordum ama gün içinde oyuncaklarla sakinleşerek asıl işime dönüyordum. Veliler pas atıyordu öğretmenlere: Bizim çocuk kumla oynamayı seviyor. Öğretmenler gol yapıyordu: İnşaat mühendisi olacak. Bir veli heyecanla ve melodik bir şekilde minik kızının yeni orgunu çok sevdiğini anlatıyordu. Öğretmenler geleceğin müzisyenini tebrik ediyorlardı. Benim anneme de ressam olabileceğim söylenmişti. Üstelik benim yaptıklarım okulun panosunda ilk okul öğrencilerinin resimlerinin yanında sergileniyordu.

27 Haziran 2011 Pazartesi

"Filiz"-Melis Tükel Sünbül

— Kim dediniz? Kendisi burada değil. Bilmiyorum ne zaman gelir. Evet. Kim diyeyim? Alo.. alo, duyuyor musunuz?

Artık yaptığı işten tiksinmemek için kendine türlü sebepler arayan Filiz  için, aslında hiçbir gerçekliğe bir türlü bağlanamayan sebeplerin tümü, işte o gün çöpe atılmıştı.

"Odhejak.."-Dilan Heja

                Günlerden bir ölüm, insanlar düşmeye başlamış rahimlere. Kimin kimi doğuracağı meçhul.. Belki bir köle peygamber, belki de bir kraliçe arı kovanı doğuracak.. Belki de ben bir gün türlü vebalar doğuracağım. Hastalıklı genlerime sıkıştırılmış şifreler. Adenin’in karşısına Timin, Guanin’in karşısına Odhejak. Genotipim bozuk. Ölme organım ağzımın içinde. Kadının doğurduğu, hayatının geri kalanını kurtaracak.